- Direnişin 6. gününü doldurduk fakat 6. günün sonunda maalesef geride pek çok soru işareti bıraktı. Direnişin, hareketin, amaçların ve en önemlisi insanların sağlığı için bu soru işaretlerine son vermemiz gerekiyor.
6 gündür bu direnişe herhangi bir yolla katkıda bulunduk ve insanlarla pek çok kez diyaloglar kurarak fikirlerini, amaçlarını, hareketlerinin ...nedenlerini ve en önemlisi isteklerini öğrenme fırsatı bulduk. Bunları öğrenirken pek çok kişide çeşitli düşünceler ve amaçlara rastladık fakat bir sorunun cevabını bulamadık. BU DİRENİŞ NEREYE GİDİYOR? BUNDAN SONRA NE YAPMALIYIZ? Bu sorulara açıklık getirebilmek amacıyla bu tip bir yazı yayınlamaya karar verdik. Bu soruların yanında en çok sorulan bazı sorulara da yanıt bulmaya çalışacağız.
SORU 1: BU DİRENİŞ NE İÇİN?
Taksim Gezi Parkı'nın yıkılmasını engellemek amacıyla protestoya başlayan bir grubun eylemleri ilk etapta olaysız ve sakin ilerliyordu fakat gece yarısı polisin sert müdahalesiyle karşılaşılınca her şey değişti. Bunun üzerine gezi parkındakilere destek vermek isteyen, AK Parti Hükumeti'nin bazı kararlarını beğenmeyen, polisin sert müdahalesini kınamak isteyen veye buna benzer fikirlere sahip olan insanlar Taksim'de direnenlere destek olmak için yola çıktılar ve çok büyük kitleler oluşturdular ve direniş yayılarak İstanbul'un hatta Türkiye'nin pek çok yerine yayıldı. Direnişçilerin amacı artık gezi parkını korumaktan çıkıp farklı boyutlar aldı.
SORU 2: DİRENİŞTE NELER OLUYOR?
Beşiktaş, Taksim, Kadıköy, Bahçelievler, Ankara, İzmir, Adana, Antalya, Samsun, İzmit ve daha pek çok yerde halk kendi polisine karşı direniyor ve Taksim'de ki direnişçilere destek olmaya çalışıyor. Bu elbette dayanışmamızın, birliğimizin çok güzel bir örneği fakat yavaş yavaş farklı noktalara kaymaya başladı. Bu noktalar farklı şekillerde yorumlanıyor. Kimine göre halkın gücü, kimine göre Taksim'i korumak, kimine göre hükumete dur demek, kimine göre ise bir isyan. Bunların arasında ki en korkutucu olanı ise isyan sesleridir. Devletin, bu yapılanı isyan olarak algılaması çok acı sonuçlara sebep olabilir ve eminiz ki bunu ne hükumet ne de halkımız böyle bir şeyi kesinlikle istemez. Yanı başımızda ki ülkelerde yaşananları hiçbirimiz yaşamak istemeyiz.Tüm bunları iyi düşünüp, iyi tartıp meydanı provakatörlere bırakmamamız ve hareketlerimizi çok iyi tartmamız gerekir. Şu an çeşitli yerler ve insanlar tarafından -Taksim Meydanı'nda ki siyasi partiler yüzünden- direnişin siyasal boyuta taşındığı zannediliyor. Kesinlikle böyle bir şey yoktur. Bu direniş sadece ve sadece halkın direnişidir ve alanda ki herkesin rengi birdir.
SORU 3: DİRENİŞ NEREYE GİDİYOR?
Şu an bu soruyu maalesef pek çok insan bilmiyor. Belki direnişin nereye gideceğini bilmiyor olabiliriz ama nereye gideceğine biz yön vereceğiz. Dış ülkelerde bizim için yapılanlar, bize verilen destekler ilk etapta bize çok hoş gelmiş olabilir lakin şu an dış ülkelerin bizim için verdiği desteğin tehlikeli boyutlara gittiği apaçık bellidir. Dış medyada bizden 'TÜRK BAHARI' diye söz ediliyor. Bizim yaptığımız bu değil. Biz rejim karşıtı değiliz. Demokrasiye sonuna kadar inanan ve demokrasinin devam etmesini isteyen insanlar olarak sandıkta seçtiğimiz hükumeti ancak seçimle devirmek isteyebiliriz. Devrim istemek, hükumetin inmesini istemek olayı isyan boyutuna taşır. Dış güçlerin de istediği huzursuz ve karışık Türkiye hayalini gerçekleştirmemeliyiz.
SORU 4: BUNDAN SONRA NE YAPMALIYIZ?
BU DİRENİŞTE Kİ ASIL AMACIMIZI ASLA UNUTMAMALIYIZ VE ORTAK BİR HEDEF DOĞRULTUSUNDA HAREKET ETMEMELİYİZ. İLK HEDEFİMİZ OLAN 'Gezi Parkı Yıkılmasın' VE 'Hükumet artık tüm gücü kendi zannetmesin' FİKİRLERİNDEN ASLA SAPMAMALIYIZ. GEZİ PARKINI YIKTIRMAMAK ZATEN HALKIN GÜCÜ VE SAYGINLIĞINI GEREKLİ MERCİLERE İSPATLAMAK ANLAMINA GELMEKTEDİR.
SON SORU: NASIL BİR YOL İZLEMELİYİZ?
-ASLA POLİSE VE DEVLET MALINA ZARAR VERMEYELİM -POLİSİN SALDIRILARI BİTENE KADAR 'SADECE DİRENİŞE' DEVAM EDELİM-SALDIRILAR BİTİNCE OLAYSIZCA TAKSİM'E YÜRÜYELİM VE GEZİ PARKI PROJESİ İPTAL EDİLENE KADAR OLAYSIZCA PROTESTOMUZA DEVAM EDELİM-PROJE İPTAL EDİLİNCE OLAYSIZCA DAĞILALIM.
2 Haziran 2013 Pazar
DİRENİŞE ARTIK BİR AMAÇ BELİRLEYELİM
DİRENİŞTE ARTIK BİR AMAÇ BELİRLEYELİM
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Yusuf SAĞLAM olarak şimdi size senaryoyu anlatayım ve olabildiğince bunu paylaşın lütfen;
YanıtlaSilBüyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi kapsamında eşbaşkanlığını yaptığı ve adım adım Emperyalizm'in emirlerini yerine getirdiği RTE, son bölümünün de oynanmaya başladığı bu günlerde, T.C. Başbakanı'nın yapması gerekenleri değil de, olayları kışkırtıcı ve içinden çıkılmaz, geri dönülmez hal alması için elinden geleni yaptığı görülmektedir.
Bununla birlikte dış mihrakların planları tutmakta ve isyan yavaş yavaş bütün yurda yayılmaktadır. Her ne kadar birleştirici gibi görünse de; olayların büyümesi ve devlet tarafından kontrol altına alınamayacağını duyurması, NATO veya BM gibi birliklerden yardım istemesine kadar gidebilecek olan karaktersiz birinin yönettiği ülke'nin sömürgeleştirilmesinin ilk adımı olacaktır.
Bu nedenle T.C. Cumhurbaşkanı'nın ivedilikle Meclis'i olağanüstü toplantıya çağırması ve gerektiğinde hükümetin görevden alınmasını talep etmelidir.
Milli Mutabakat hükümeti'nin kurulması ve vatandaşların da kurulacak olan hükümet ve meclisi'ne desteğini esirgememesi gerekmektedir.
:))))))
SilHalk kısıtlamalardan bunaldı artık.kendi iradeleryile hareket etmek istiyor..elbette kural olacak ama bu kurallar insanların inanç ve özgürlüklerini kısıtlamayacak cinsten olmalı.ozaman bak bakiyim bitek eylem görebilecekmisin.Kısaca Halk Kendi iradesini kullanma hakkı istiyor..
YanıtlaSilHalk kısıtlamalardan bıktı derken !!!! bundan 10 yıl önce üniversitede yaşadıklarımı hiç anlatmayayım size, okulda kampüs içinde perukla derse girebilmek için polis gördüğümüzde yakalanmamak için nasıl kaçtığımızı anlatmayayım...
SilBizde o günlerde yürüyüşler yaptık, direndik özgürlüklerimiz için... ama insana eşyaya zarar vermedik hiç, çünkü önce Allah'tan korktuk...
bence bu olmaz amacımız gezi parkının çok dışına çıktı artık nu hükümet bitecek.
YanıtlaSilkatılıyorum..yoksa herkes fişlenecek herşey aynı devam edecek ve hatta sertleşecekler..bu kez hic bir şey onları korkutamayacak....vazgecilmeyecek tek hedef bu meclisin lagvedilmesi olmalı
Silkatılıyorum, artık sadece gezi parkı için değil bu. alkol yasağı, edepli olun yaptırımlar, pratikte uygulanan kürtaj yasağı, , satılmış medya, Reyhanlı, kırmızı ruj, afteraday hapını alanların mimlenmesi, halkın değerlerine hakaretler, laiklik, özgürlük ...
SilArkadaşlar amaçtan sapmamanin en ideal yolu; tarafsız bir lider(ler) secmekle baslar... neden? Hepimizin kelimeleriyle tek bir ağzın cümle kurması yolumuzu daha belirgin kılar... Tek vücut olma vaktidir artık. Bunları düşünüyorum çünkü amacını aşan olaylar görüyorum çok kaygı verici olaylar böyle olmamalı. ..
YanıtlaSilDireniş Gezi Parkı'nın ötesine geçti, siz hala Gezi Parkı'nda mı kaldınız? Kendini padişahlığını ilan eden bir iktidar istemiyoruz, ayrıca biber gazlı polisi de görmek istemiyoruz artık sokaklarda.
YanıtlaSilDireniş in kelime anlamını benimsetelim lütfen. .. DİRENİŞ DEMEK AMAÇLARDAN SAPMADAN OLDUĞUN YERDE SIMSIKI DİMDİK DURARAK KENDİNİ KABUL ETTIREBILME EYLEMIDIR... SONRASINDA BU EYLEM YERİNİ HAREKETE BIRAKARAK İLERLEME EYLEMINE DONUSTURULMELIDIR.. DİRENİŞ SALDIRMAK DEĞİLDİR. ..
YanıtlaSilPolis halki kiskirtiyooor! Bu mu lan halkin polisi bunlar akpnin parali askerleri baska hic birsey degil. Bir saat once Yunus Emre Cad. toplanan kalabaliga polis yine gazli su biber gazi ve PORTAKAL GAZIYLA mudahele etti hem de hic bi provakasyon yokken tek bir yabanci madde bile atilmamisken onca insanin arasina tomayi surdu cevik kuvvet kostura kostura kalabalgin uzerine kapsul yagdirdi esnaf bile gazdan etkilendi. Ben gozumle gordugumu soylerim niye bugun biz bunlari yasadik? Tabi yaa barikat kurmaliydik polise tas atmaliydik kufur etmeliydik o zaman siginacak bir sebepleri olabilirdi!!
YanıtlaSilDirenise devam, sevgiyle. Direnisten sonra yapilacak en onemli sey, direnisi halka anlatmak. Ama sevgiyle. Cok ciddi bir ofke olustu, ve bu ofke bizim gozumuzu kor etmeyinceye kadar bosaltilmali. Nefretimizi sokakta kusmaliyiz. Nefret,bizi yalnızca onlar gibi yapar.
YanıtlaSilOnlara anlatacagimiz en onemli sey bu. Sevgiyi unutmus olanlara, vicdani yitirmis olanlara kulturumuzun gonlu genisligini hatirlatmalitiz. Hic tanimadiklari insanlara evlerini acan, yemeklerini paylasan, kardesligi hatirlayan bu vicdanli insanlar, onlari bir araya getirenin genis gonulleri oldugunu anlatmalidir.
1. Bu direnis hareketinin halk oldugu, tek bir kimlik aidiyetlerinin olmadigi anlatilmali. Tayyip'in amaci her zamanki gibi bu.
2. Hareketin amacini ve taleplerini analtan kisa, net ve tum direniscilerin uzlasabilecegi bir manifesto hazirlamak.
3. Bu manifestoyu yaymak icin, anaakim medyaya da bir sekilde sizmak ya da ikna etmek.
Ilk fikirlerim bunlar, ama yapacak cok is var! Ayrica cok onemli bir sorun, bu direnisin muhattabi kim? Hukumet mesruiyetini yitirdi, basbakan ve digerleri artik kontrolu kaybetti. Su anda tek dusundukleri kendilerini kurtarmak, ve bunu ne pahasina olursa olsun yapacak kadar gozleri donmus durumda. Su anda halkin guvenliginin hicbir garantisi yok. CUmhurbaskani kayip.
BEN BU SİTEYE İNANMIYORUM! ORADAYIZ GÜNLERDİR! lütfen herkes haddini bilsin. Biz günlerdir orada millibilincin yarattığı huzurla dalgalanan Bayrakla devam ediyoruz. Kimsede kalkıp yön vermeye çalışmasın burada bir tarih yazıldı içgüdüsel olarak insanlar ilerliyor ve bunun saçma bir yöne çekilmemesi gerek ve herkes çabalıyor kalkıpta demokrasiymiş hükümetmiş naraları yakmasın kimse insanlar öldü orada BEN BU SİTEYE İNANMIYORUM!
YanıtlaSilbir konuşma ortamının oluşması bence gerekli,ne yaptığımız hakkında ancak burada karar verilemez tabi ki de. tabi ki de kimsenin de haddine de düşmez, ancak konuşmakta gerekli. Bence amaç konuşarak şekillenir, karar verilerek değil. Kimse öyle bir yetkiye sahip değil. Örgütlenmeli, organize olmalıyız belki ama, bir başa gerek de yok çünkü birden fazlası var. Hem de burada herkes "Erdoğan"'ın ne yapacağı emirlerini dinlemekten baymış durumda, kimsenin çıkıp böyle bir direktifte bulunması kabul görmez.
Silbuyrun cevabı : https://www.facebook.com/photo.php?fbid=10151526570303853&set=a.308741748852.146191.666823852&type=1&relevant_count=1
YanıtlaSilOLAY BİR AĞAÇ OLMAKTAN ÇIKTI O YÜZDEN OLAYSIZCA DAGILALIM DİYORSUN OLAYSIZ ZATEN HERKES VE BIRAKIN İNSANLAR MİLLİBİLİNCİNİ YAŞATMAYA DEVAM ETSİN. ÇİFTÇİ TRAKTÖRÜNÜ BOŞUNAMI SÜRDÜ YARDIMA!
YanıtlaSilHer direnişçiye kendini kabul ettirebilecek bir lider lazım bize tek ağız tek vücut olmak için bu en gerekli husustur bence... Muharrem İnce'dir mesela! Tabi tarafsız bi Muharrem ince den bahsediyorum... rozetsiZ bayraksız bir muharrem ince gibi. Amblemi "ağaç" olan bir diriliş hayal ediyorum...
YanıtlaSilBu kadar çeşitli türden insanların bir arada olduğu bir yerde "her" direnişçiye kendini kabul ettirebilecek bir lider olacağını sanmıyorum, böyle bir lidere ihtiyaç olduğunu da düşünmüyorum. biraz birbirinden haberdarlık, güvenilir bilgi kaynakları ağı gibi şeyler sanki 'lider' kavramından beklediğimiz; ikon gibi öne çıkacak bir kişi bir yüzden ziyade.
SilİZNİNİZLE BU YAZIYI İNGİLİZCEYE ÇEVİRİP SOSYAL MEDYADA PAYLAŞIYORUM!!?? ÇEVİRİ ONAYI İSTERSENİZ lütfen bir e-posta paylaşın? Onay süreci uzun olur derseniz ve zamanınız yoksa yazarın bilgisi dahilinde onaylanmamış çeviri notu ile paylaşacağım...????
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
SilYazımızın hiçbir şekilde telif hakkı yoktur. Hatta amacımız bu yazının her alanda paylaşılması ve bizim gibi düşünen insanlara ulaşabilmesidir. Yazıyı çevirmek veya paylaşmak için hiçbir şekilde onayımızı almanıza gerek duymuyoruz. Bu ince düşünceniz için teşekkür ederiz.
SilHer boku ingiluzceye cevirip durmayin hepimiz turkce biliyorup kimden yardim destek dileniyorsunuz gormuyormusunuz irak suriye misir inlarida cok seviyorlar hep masum halka destek veryorlar dimi aguzlarina s.ctilar.turkun turkten baska dostu olmaz.inlarin bolucu kuskirtici destegine ihtiyac yok.sakak salak yabanci aktrislere aktirlere sarkicilara help us diye twit atiliyo.ne eziklik bu yaaa
SilBU DIRENIS, PEK COK HALK DIRENISI GIBI, ARKASINDA BUYUK PATLAMAYI GIZLEYEN KUCUK BIR NEDENLE BASLADI. ZATEN ARKASINDA BU KADAR BUYUK PROBLEMLER OLMASA BU DIRENIS BU KADAR BUYUYEMEZDI. KRITIK SORU SUDUR (KI BUNUN CEVABINI ULUSLAR ARASI POLITIKA IZLEYEN PEK COGUMUZ BILIYORUZ YA DA TAHMIN EDIYORUZ) BU DIRENISIN FISEGINI ATAN TARAFLARIN AMACI NE ? BANA GORE BASBAKAN GLOBAL GUCLERIN DESTEGI ILE ELDE ETTIGI SIYASI GUCU, USTUNDE UZLASILAN BOLGESEL ROLU ICIN KULLANMAK YERINE KENDI HUKUMRANLIGINI GUCLENDIRMEK VE KENDI KURT SORUNUNU COZMEK ICIN KULLANMAYA BASLADI. O ZAMAN ROLLER DEGISTI. HEMEN ARKASINDAN DA YINE GLOBAL OYUNCULARLA OTURDUGU SURIYE MASASINDA MASA ALTINDAN KENDI OYUNUNU OYNAMAYA KALKTI, BU DA OLMAZ. REYHANLI BU OYUNA ULUSLAR ARASINDAN VERILEN ILK TEPKI IDI. BOLGESEL BOYUTTA ISE, IRAN’A KARSI IRAK’IN TOPRAK BUTUNLUGU BU ASAMADA COK ONEMLI IKEN, RTE KURDISTAN’DAN TANKERLERLE PETROL ITHAL ETMEYI SECEREK, KURT-BAGHDAD DENGESINI KENDI ISTEDIGI GIBI ISLETMEYE KALKTI. HATIRLAYIN ENERJI BAKANININ UCAGI ERBIL’E GIDEMEDEN HAVADA DURDURULDU. PEKI SIMDI NE OLACAK. ULUSLAR ARASI OYUNCULAR RTE NIN PPSIKOLOJISININ VE SAGLIGININ BOZULDUGUNU, OYUNU KURALLARAINA GORE OYNAMADIGINI GORDUGU ICIN ONU DEGISTIRMEYE KARAR VERDI. AMA YERINE CHP YI KOYMAK DA AKILLICA DEGIL., O ZAMAN AKP KALACAK TAYYIP GIDECEK MODELINE KARAR VERILDI. BUNUN ICIN ALTYAPI HAZIRLANDI ABDULLAH GUL, NUMAN KURTULMUS VS, SIMDI OLACAK OLAN DEVRIM FILAN DEGIL, SOKAK DIRENISLERINE VERILEN DESTEK RTE NIN DEGISTIRILMESI VE BIR AKP YONETIM DEGISIKLIGI ILE SINIRLI KALACAKTIR, ENDISELENECEK BIR SEY YOK
YanıtlaSilasıl kendi adına endişelenmeme tavsiyesinde bulun. AKP'deki bir üst nyönetim ve genel başkan değişikliği sorunu sadece Tayyip Erdoğan'ın aynı uygulamaları birazcık içerik değişikliğiye uygulayacak olan askerleri ile çözülebileceğini düşünüyorsan eğer çok büyük bir yanlış içindesin demektir !!...
YanıtlaSilNeden park olayı bittikten sonra olaysızca dağılınsın ki? Dağılmak ne demek ki? Mesele ağaç meselesi olsaydı 5 gündür yüzlerce insan yaralanmaz, binlerce insan biber gazına maruz kalmaz, binlerce kişi gözaltına alınıp ne olduğu belli olmayan yerlere götürülmez, can kayıpları ve linç girişimleri olmazdı. Zaten darbeler yüzünden uyutularak büyütüldü bu ülkenin gençleri ve onların anne-babaları aman aman diyerek sustu, susturdu. Yine aynı kafada gidilirse yine insanlar kaybolacak, işkence görecek, tecavüze uğrayacak resmen kimvurduya gidecek. 'olaysız dağılmak' yerine 'olaylı örgütlenmek' akıbetimizi güzel kılar.
YanıtlaSilBenim için şu yazının (http://t24.com.tr/haber/polisle-catisanlardan-degil-parmak-arasi-giyen-cocuklardan-korkun/231152) son iki paragrafındaki çözüm doğrudur. Bana göre 6 gündür yollara dökülen halkın devrim yapmak, hükümeti devirmek yada daha farklı emelleri yoktur. Yalnızca bunca zamandır hiçbir şeye sesini çıkaramamış olmanın tepkisidir. Sadece "şu hükümete şu başbakana en azından 1 tane geri adım attıralım artık, yeter be" düşüncesidir. Geçtiğimiz 1 hafta eyleme destek veren ve sosyal medyayı takip eden herkesi fazlasıyla üzmüş ve yıpratmıştır. Ümidim eylemlerin en kısa sürede talepler doğrultusunda son bulması ve halka zulmedenin de provokatörlük yapanın da yargılanmasıdır.
YanıtlaSilBurada ki yorumların hepsi bizim için çok değerli. En azından dikkate alındığımızın ve insanların gezi parkı hakkında ki düşüncelerini bir de bu platformdan değerlendirebilmemizi sağlıyor. Bizim bu yazıyı yazmakta ki amacımız tamamen alanlarda ki insanların problemlerini, sorunlarını araştırıp bir nebze de olsun bir çözüm önerisinde bulunmaktı. Bunlar sadece bizim fikirlerimizi ifade etmektedir. Bizim gördüğümüz kadarıyla herkesin amacı farklı. Biz sadece bizim gibi düşünen insanlara bir çözüm önerisinde bulunmak istedik. Bu öneriye inanmak, katılmak, uygulamak, yalanlamak veya katılmamak sizlerin fikri ve özgür iradesidir. Sizlerden sadece tek bir isteğimiz var. EĞER BİZİM GİBİ DÜŞÜNÜYORSANIZ LÜTFEN BU BİLDİRİYİ OLABİLDİĞİNCE YAYMAYA ÇALIŞIN VE ELİNİZDEN GELDİĞİ KADAR ALANLARDA UYGULAYIN.
YanıtlaSilDemokrasi: Halkın istediğini gerçekleştirmek, halk'a rağmen değil.
YanıtlaSililk ağaçlar kesildiğinde insanlar engel olmak için yasal yollarla çeşitli yerlere başvuruda bulundular. Bunlar işe yaramadı.
Birileri bunu gurur, ve gösteriş meselesi yaptılar, ısrarla talan ettiler. Daha fazla yapılmasın diye insanlar parkta oturmaya başladı, polis parkta oturan insanlara gazladı. 2. gün de aynı şey yaşandı, insanlar parkta oturuyor diye uyarı yapmadan gazladılar. Ve sayıları gittikçe arttı. Sorun baştan beri aynı. Halk, yönetim tarafından dinlenmemesi ve polisin kural tanımazlığı.
Polis denilen şey normalde insanı ve malı korumakla görevliyken, bu olayda bir kavganın tarafı olmuştur. İnsanlar herhangi bir yere girmeye çalmaya çalışmıyorken kavganın tarafı olmuştur polis. bu günlerde Halk, POLİS İLE çatışıyor.
Son günlerde çok sayıda fotoğraf ve vidyo delili elde edildi ve gitkide daha fazla kanunsuzluk ortaya çıkıyor, deliller gitkide çoğalıyor. Kimse kimseyi polis olmak için zorlamıyor, kamuya hizmet edecek bir kurum ise polis teşkilatı, o zaman halka hizmet edecekler, bitti.
Polis teşkilatı, bugün; Bireysel kavgalara girenlerle, grup halinde bireylere saldıran, provokasyon yaratan, insanların üstüne doğru gaz fırlatan yaratıklarla dolu!
Arınma süreci bunların her biri tespit edilip direk polislikten atılması ile başlayacaktır.
Af yok. Gördük başıboş insanlara yetki verilmesinin neler yol açtığını. Maden halka hizmet ozaman halkın razı olduğu, seviyeli insanlar polis olabilmeli ancak.
2. Diğer yandan bu olay başka güçler için bir fırsattır, anlayan anlar. Anlamayanlar anlamayanlara anlatsın.
Ama başlangıcı doğaldır, suni değildir. Bundan sonra başka yerlere çekmeye çalışabilecektir birileri, göreceğiz.
Ergun Poyraz'ın Takunyalı Führer kitabının ilk sayfalarını okuyun.
Ancak demokrasi ile gelen demokrasi ile gitmelidir diye düşünyorum, RTE de oylarına güveniyorsa erken seçim istesin.
Diğer yandan yeni seçim olana kadar da DOĞRUDAN DEMOKRASİ nedir bir araştırın. Elektronik ve internet ortamıyla herhangi bir şeye oy verme olayı. Halk ne isterse o olur hesabı. Yapılması kolay, ama ülke yönetmek isteyen güçler için bir düşmandır.
Bildiğim kadarıyla sadece 1 parti Doğrudan Katılım Demokrasisi getirmeyi vaad ediyor seçimlerde. Yeşiller. Ona göre. CHPde bile var mı bilmiyorum.
çözüm DOĞRUDAN DEMOKRASI, halkın yönetime katılımını sağlayan sistem yaratmak. Çok mu hayalperest geliyor kulağa? gereken herşey var, istek dışında. NE yönetim istiyor, nede halk biliyor. Bu sistem ayriyeten son 15 yıldır dünyada ertelenen birşeydir. Yarın dahi uygulanabilir.
1. TBMM'nin E-Dilekçe diye bişisi var, insanlar dilekçe yazıyor oylamaya açılıyor birileri oy verebiliyor. Çok yavaş ve insanlar bilmiyor sistemi, kullanışlı da değil.
2. AKPARTI nin katılım sistemi var, vatandaş isteklerde bulunuyor ama sanırım diğer partilerle paylaşılmıyor ve kendi keyflerine göre uygulanıyor veya uygulanmıyor. Neye göre bilinmiyor, bir çoğuna 'düşünceleriniz için teşekkür ederiz' gibilerinden cevap geliyor okadar.
Halkın iradesini ölçen sistem hala yok, ama bu olaylarda o irade dışa vurmuştur. İnsanlar birşeylerin yanlış yolda gittiğinin farkına varmıştır. herkes anlamalı: parklar, yollar, bu topraklar bireylerin değildir, kimse ben şöyle istiyorum böyle istiyorum diye böbürlenmesin, demokrasi ise demokrasi. Halkı dinleyecektir yönetim.
nasıl 50 kişi taşıyan otobüs 1 kişilik arabadan önceliği olması gerekir trafikte, aynı şekilde, parka dokunulmamasını isteyen 50 kişinin oyu 1 başbakanın oyundan üstün olmalıdır.
Düşünüyorum ki bir çoğunuzun istediği gelecek Doğrudan Demokrasi ile başlar.
http://gurhansen.blogspot.com/
YanıtlaSilHareketin sadece gezi parkı ve 5 ağaç tan ibaret olduğunu düşünüyorsanız büyük yanlışlardasınız. Bu yılların birikmişliği, Roboski ve Reyhanlı katliamları 19 mayıslar 29 ekimler ve bu tiran AKP faşistlerinin biz yaptık oldu zihniyeti ile artık insanların sabır taşını çatlatmasından kaynaklıdır.
YanıtlaSilBu hükümet düşmeden, AKP'nin insanlık suçu işleyen polis amirleri ve polisler ayrıca eli sopalı satırlı ak oğlanları bağımsız bir yargının önüne çıkarılmadan bir adım geri atmıyoruz. sonrasında önce bi genel grev olur sonra bir erken seçim olur ya da bir geçiş hükümeti kurulur elbet bir yol bulunur ama aksi halde cin şişede çıktı bi kere, hele hele Recebin atarlı giderli beyanatları bu işi bambaşka yerlere götürür
ortak taleplerimiz olması lazım.
YanıtlaSil1. polis şiddeti derhal durmalıdır.
2. istanbul, ankara, izmir, adana ve şiddet uygulanan tüm illerde vali ve emniyet müdürleri görevden alınmalıdır. hepsinin amiri konumundaki içişleri bakanı istifa etmeli, gelecekte polislerin vali olmasını çok sıkı şartlara bağlayan ve siyasal bilimler alanında eğitimi olmayan polislerin vali olmasını engelleyen düzenleme çıkarılmalıdır.
3. halka şiddet uygulayan her polis hakkında soruşturma açılmalıdır.
4. ilk üç maddede yazılanlar gelecekte orantısız güç uygulanan her olay için uygulanacak şekilde yasal hale getirilmelidir.
5. anayasanın 34. md'siyle güvence altına alınan toplantı, gösteri, yürüyüş hakkının önündeki engeller tümüyle kaldırılmalıdır. tüm valilere bu madde ezberletilmelidir.
6. hükümet insanlardan özür dilemelidir.
7. taksim gezi parkı ile ilgili plan, mahkeme kararı doğrultusunda durdurulmalıdır.
8. Gelecekte medya sansürünün en azından kar amaçlı olanını engelleme açısından başka sektörlerde faaliyet gösteren gerçek ve tüzel kişilerin medya sektöründeki hissedarlıklarına sınır getirilmelidir.
Benim düşüncem yukarıdaki 8 maddenin gerek kısa gerek uzun vadede yapıcı ve mantıklı olduğudur. Hükümet istifa boyutuna belki daha sonra gelinebilir, şimdilik hükümetin istifasını istemek, gönülden arzulasam da, gerçekçi değil kanımca.
Bütün bir ülke sadece gezi parkı için direnişe geçmedi. Taksim'e verilen büyük bir deste var, elbette ama bunun nedeni sadece gezi parkı değil. Halk, ayağa kalktı çünkü kendi hakkını arayan sivillere orantısız güç kullanan bir polis ve bunu durdurmayan bir hükümet vardı, tıpkı kendi semtlerinde yaşadıkları türden. Gezi parkı yıkılmayacak, bu saatten sonra bir şey olamaz.. Artık "her yer taksim, her yer direniş!" diyen halka saygı duyuyorsak, sadece gezi parkını alıp dağılmaya değil, her semtte hükümetin(yerel yönetimlerin) halka saygı duyduğu ve hizmet ettiği bir amaca doğru yönelmeli bu direniş.. eğer gezi parkını aldık dağılıyoruz denilirse, bu işten hükümet karlı çıkar ve halkın ümitleri iyice kırılır, sonunda zaten gezi parkı korunduğu gibi tekrar yıkıma geçer.. işte asıl olaylar o zaman başlar! Daha büyük, daha geniş çaplı, aynı bir iç savaş gibi... Eğer yön arıyorsana, tamanıyla tam demokratik, huzurlu bir ülke olmalı amaç.. Şiddetten uzak, halkın bölünmediği bir ülke..
YanıtlaSilSize bu yazıyı kim yazdırdı bilmiyorum fakat bu yazının amacı apaçık ortada;insanların öfkesini dindirmek.Evet bu direniş geziparkı yıkılmasın diye başladı fakat sert müdahaleler ve hükümetin bizim dediğimiz olur,biz ne dersek o sözleri insanlara bıçak kemiğe dayandı dedirtti.Bu hükümet halkına gaz bombaları atarak, yakın mesafeden mermileri sıkarak,bizlere cabulcu ayaş zındık diyerek,ülkeyi zengine ve abd peşkeş çekerek halkı bu hale getirdi.Yeter artık bu zulüm bu saltanat bitsin diye çıktık meydanlara.Ve şimdi sen bu yazıyı hükümetemi yazman gerekiyor yoksa direnen insanlaramı? yazıyı okuyunca yazık dedim yazık...
YanıtlaSilHepimiz griyiz aslında. Bu bizim için mümkünse de kainat için değil. Prize parmağını soktuğun anda yine çarpılacaksın! Karanlık dediğimiz bakış açısının bozukluğu. Yani ana akım medya ve hükümetin demeçleri gibi. Bütün bu olanlardan bir orta yol, herkesin Duman'ın dediği gibi "eyvallah" diyebileceği, su gibi, hava gibi bir yol bulunmalı. Bizim bakış açımız buna yaklaştıkça ışık oluruz. Hayvanlara merhametin insanlara merhamet getirmesi gibi. "Bırakın şu hayvanları" diyen adam karanlıktadır. Karanlığın etkisi ışıkta. "Ne tür bir ışığımız var?" önce bunu sormalıyız kendimize. Çin malı mı? Orijinal mi? Çakma mı, gerçek mı? Kendimiz sorgulayacağız bunu. Kaçak ışık da ışık!
YanıtlaSilKaranlık bazen "ışık" dediğimiz şeyler. Herkes "hepimiz Gezi Parkı"ndayız diyor, ama bakış açımız geneli kapsamadıkça aydınlanamıyoruz, o zaman da birileri çıkıp bize "marjinal" diyiveriyor.
1) Işık karanlıkta parlar ve karanlık onu alt edemez. Kaç günlerdir seyrettiğimiz polis vahşetine karşı dimdik ve tamamen savunmasız duran insanların görüntüleri işte bu tek ve sarsılmaz gerçeği gösteriyor bize! Biz oraya hiçkimse karanlıkta kalmasın diye geldik. Sadece bir kişi ya da bir din veya görüş için değil. Buyrun bütün din algısı ve bütün -izm'ler bu yüzden bir anda çöktü!
Şimdi herkes bu gaz bulutlarının arkasından ne çıkacağını bekliyor, merakla!
Yani biz orda ışığı içimize alıp, bizden dünyayı aydınlatan bir ışık olsun diye geldik. "Kimi kötüyü bilmedi, kötünün içine düştü". Karanlık yoksa aydınlık da yok aslında. Bizim ne yaptığımızı gören bizi oraya gönderen ruhun ne yaptığını da görür. Bize göre, başkalarına göre, yurtdışındakilere göre orda neler olduğuna dair yaşamsal bir algı var ki bunların hepsi birbirinden farklı uçlara doğru çekilmeye başlandı bile. Halbuki birini görünce "seni gördüm içim açıldı" denmesi lazım bizi orda görenlerin. Gezi Parkı Eylemi'nin amacı budur. Bu konuda daha az kaygı çekiyorsak, bu bilinci algılıyoruz demektir. O sokakta masumca yürüyen insanların üzerine saldıran, ya da durduk yere polisi ajite edip şeytan çağırma işi yapanlar birşeyden korkarak birşeyde birşey olmaya çalışanlar aslında!
2) Oysa "Gezi Parkı'nda ne olduğu"nu farketmek demek bende beni kısıtlayanı farketmek demektir. Oysa çoğu kişi içindeki termostata göre davranıyor, Başbakan'ın da demeçlerinde de bir türlü tam olarak "ne olduğunu anlamama" durumunda gördüğümüz gibi. Halbuki böyle evren algısında ve bilinçte biz bu tip bir kaygından, korkudan özgürüz. Özgürlük adam adam, insan insan Yaratan benzeyişine dönüşmemiz içindir. O parkta tüm insanlık bu gerçek özgürlük anlayışının ne demek olduğunu dünyaya göstermek için toplandı.
3) Eğer bakış açımızı ışığımızı karanlıktan çıkarmaya çalışmak ve bütünü algılamaya çalışmak çabasında değiştirmezsek, karanlıkta ışık olmaya başlarız! "Bu çöpleri buraya atanlar da bu dünyadan gelip geçici, ben de öyle" diyorsak o parktaki kahyalık vazifemizi algılamaya başlıyoruz demektir. Bu tip düşünceleri sorgulamayan bütün yönetimler hep sahip zannettiler kendilerini ve ışıklarının ışık mı karanlık mı olduğunu sorgulamadan bugünkü yöneticilerimizin olduğu çıkışsız durumuna düştüler. (not. biraz daha devam edicem bir sonraki yorumumda!)
O yüzden ışığımızın karanlık olmaması için şunlara dikkat edelim:
YanıtlaSil-- Eğer "gözümüz bozuksa", bakış açımız kötüyse, o karanlık ne kötü bir karanlıktır. Herşey kötüdür orda. Işık karanlıksa ne kötüdür o karanlık. "Biz zaten biliyoruz herşeyi, biz neler gördük" diyenler bu karanlıktaki kişilerdir. Oysa ki bu uyanış hareketi, böyle düşünmeyenlerden olduklarını daha en baştan koydu bile bu blog paylaşımları ve açık mikrofon uzatıp görüş sormakla.
-- Bütüne dahil değilsek, yani evrensel değilsek karanlığa düşeriz. Partiler üstü, kurumlar, dinler vesair -izm'ler üstü olmalıyız.
-- Karanlık yerler varsa bizde ve bize birisi "bir avuç çapulcu" derse sürekli ve eğer biz buna gitgide inanmaya başlarsak, bizde bir nokta karanlık demektir. Herşeyde güçlüyüz, ama birşeyden korkuyorsak, o nokta bizi mahveder.
-- Nereye gittiğimizi bilmeden yürüyorsak yine karanlığa düşeriz. Bakış açımız kötüyse: "ne olucak bu memlektin hali?" "Yaşıyoruz işte, herkes kötü, ben iyiyim", "kimse bizi anlamıyor, herkes yanlış" demeye başlarsak karanlıktayız demektir. Herşeye "evet" diyoruz, ama gururumuza gelince "heeyt" diyoruz. Hedef nedir? Süreçten zevk alandır mutlu olan. Bu mutluluğun daim olması hedeftir.
-- "Dar kapıdan girin." Herkesin "okey" dediğine "okey" demeyin! Çünkü yıkıma götüren kapı geniş ve yol enlidir. "Bu kapıdan girenler çoktur. Oysa yaşama götüren kapı dar, yol da çetindir. Bu yolu bulanlar azdır. Gezi Parkı'na çıkan yol bu yoldur. Sahte peygamberden sakının! Onlar size kuzu postuna bürünerek yaklaşırlar, ama özde yırtıcı kurtlardır. Onları meyvelerinden tanıyacaksınız." Bu parktaki ağaçların bu ruhla verdikleri meyveler bellidir. Bu meyveler her şeyden önce paktır, sonra barışçıldır, yumuşaktır, uysaldır, merhametlidir. "Gizli olan iç varlığınız, sakin ve yumuşak bir ruhun solmayan güzelliğiyle süsünüz olsun. İnsanın düşüncelerini, insanın içindeki ruhundan başka kim bilebilir? Yansıttığınız ruh bu iyi düşüncelerin meyvesi olsun." Böylelerinin değerini bilin, onlar herkesin ruhunu ferahlatırlar. Çünkü Gezi Parkı dayanışma ruhuyla sizi yeniden korkuya sürükleyecek kölelik ruhunu almadınız! Özgürlük ruhunu aldınız. Bu ruhla sesleniniz birbirinize! Çünkü artık konuşan siz değil, aracılığınızla konuşan bu Ruh olacaktır. Bunun için size diyorum ki, onların nezdinde işlediğiniz her günah, ettiğiniz her küfür bağışlanacak; ama Ruh`a edilen küfür bağışlanmayacaktır. Şu an bu direnişe bir an evvel atılmaya çalışılan kara lekenin de sebebi budur zaten. Siz bu ruhu koruyamazsanız, sizi kimse bağışlamayacaktır! O yüzden bu ruh düşmanlarınızı ayaklarınızın altına serinceye dek bu "parkın merhamet tarafı"nda oturun. Şu an bu hareketle sizden bu kötü ruh çıktı. Ama bu kötü ruh insandan çıkınca kurak yerlerde dolanıp huzur arar. Bulamayınca da, `Çıktığım eve, kendi evime döneyim` der. Bunun üzerine gider, kendisinden kötü yedi ruh daha alır ve eve girip yerleşirler. Böylece o kişinin son durumu ilkinden beter olur. Son gece, başbakanın ikinci açıklamasından sonra sokak direnişlerinde başta Beşiktaş, Ankara, Antalya olmak üzere diğer semt ve illerde yaşananlar bunun özeti olan vahşet dolu olaylar yaşanmaya başlar. O yüzden şimdi ne söylemem gerek diye endişelenmeyin içinizdeki Taksim Ruh'u size bunu söyleyecektir. Benliğe uyanlar benlikle ilgili, Ruh`a uyanlarsa Ruh`la ilgili işleri düşünürler. Size doğrusunu söyleyeyim, bir kimse yediği sudan ve gaz bombası olsun, Taksim Ruh'u olsun, toplamında bu Ruh`tan doğmadıkça Gezi Parkı'na yani o Aden Bahçesi'nin öncesi gibi örtüsüz çıplaklığın, perdesiz netliğin olduğu bu oratama giremez. Şu an zaten Facebook sayesindebu Ruh`un bizleri konuşturduğu başka dillerle konuşmaya başladık bile. Hele o ama vatandaşların ellerinde bastonlarla yürüyüşe katıldıkları o resim bütün bu durumu özetleyen resimdi. Uyuyanlar bir daha uykuya dalmamak üzere uyandı, gece gündüz park nöbetindeler ve körler bile görüyor artık!
(biraz daha devam ediyorum)
O parka birçok sıkıntıdan geçerek girmemiz gerekiyordu, öyle de oldu. Bazılarıysa duyacak duyacak, ama hiç anlamayacak, bakacak bakacak, ama hiç görmeyecekler, çünkü onlar şu an bu olanları görmemekle bir hüküm altına girmiş durumdalar, ama siz bu Ruh'ta özgür kılındınız. Umut düş kırıklığına uğratmaz. Çünkü size verilen bu Ruh aracılığıyla gerçek sevgi yüreklerimize dökülmüş durumdadır. Bu ruhun ardından gitmiyorsanız karanlıktasınız, bu yolda yapılması gereken şeyleri yapmıyorsunuz demektir. Dikenli bitkilerden üzüm, devedikenlerinden incir toplanabilir mi? Bunun gibi her iyi ağaç iyi meyve verir, kötü ağaç ise kötü meyve verir. İyi ağaç kötü meyve, kötü ağaç iyi meyve veremez. Karanlığın meyvesiz işlerine karışmayın! İkili oynadığınızda tek bir alan vardır toplanabileceğiniz, orası da karanlıktır. Taksim'e giden yolları keserek aslında bunu yapmaya çalışıyorlar şu an. Parça düşündüğüm her alanda ben kendimi atıyorum dışarı zaten. O zaman sunu esastır. Ona birazdan gelicem.
YanıtlaSil-- Gizlide söyledikleriniz duyulmuyor sanıyorsunuz. İç fis-koslarımız var ya "birinden nefret ediyorsak" mesela bunu ne kadar içe çektiyseniz, yani ne kadar derin içinize işlemiş bir nefret varsa birilerine karşı o nefret o kadar büyük şiddette dışarı çıkacak demektir. Dikkat edin! Oysa "ışıkta kalmak" kavramında bu yarattığımız herkese ışık örnek insan-ı kamil kişiler olmak durumunda karanlığı ışığa transfer etmek zorundayız! Sorun çıkan her noktada bu sorunu ışığa transfer etmek zorundayız. Bunun için her gün dünyaya birşey söylemeden önce içimize bakmalıyız. Önce içimizde bir ışık yakmalıyız, ancak bunun sonrasında dünyaya ışık olabiliriz.
-- Eğer biz karanlığı ortadan kaldırmak istiyorsak bunun için bizim içimizden gelen bir sunu olması esastır. Sunu ne? Bilgi ve enerjidir sunumuz. Bu Ruh'la edindiğimiz hikmet, ve bilgelik enerjisidir insanlığa sunumuz. Burda karizmamızın işlemesi lazım bunu verebilmek için. Karakter sahibi olun! Oysa biz hava kabarcığı yaratıyoruz sürekli, içimizin boşluğunu tutuyoruz çünkü. Zira kendimize öyle düşkünüz ki çoğu zaman. Sonra da o kabarcık bir gün bir tüpün içine sıkıştırılmış biber gazı olarak bize geri geri geliyor. İçle dış eşit olduğunda, imkansız diye birşey kalmıyor aslında. Şu an Gezi Parkı'nın 3 günlük mücadelesinde alana polis müdahalesi olmadan girebilmede sağlanan gelişme bu dengenin şimdilik bir nebze sağlanabilmiş olduğunu gösterir.
Şimdi her gün içimizdeki o boşluğu kainata açmamız ve ilk günkü bu söylediğim anlamını yitirmeden savunmamız gereken başında nöbet tuttuğumuz bir parkımız oldu. Orda biz kendimizi her gün dünyaya bırakmayı ve orda yaratılan bu ruhu birlikte içe almayı ve edinmeyi öğreneceğiz. "-Mış gibi" yapmamayı, çünkü şu an o parktan bu Gerçeğin Ruhunu bütün dünyaya ifşa etmekteyiz. İmkansızın imkanlı olma halini! Yani benim algı sorunlarımın ötesinde olan yaratan düşünce, facebook'ta aynı olayı birçok kamera açısından ve o meydanlarda yaşananları birçok kişinin farkı farklı yorumlarla paylaştığında ortaya çıkabilen o olağanüstü sınırlının sınırsıla buluştuğu ve orda herşeyin mümkün olduğu orta bilinçaltımızı yansıtan düşünceden bahsediyorum. Bugüne kadar yapageldiğimiz alışkanlıklarımızı bize nasıl değiştirmemiz gerektiğini öğreten düşünce. Kendi gözümüze göre görünenin ötesindeki üst seviyelerdeki düşünce! Bu bize zor gelmiyorsa, daha olmadık demektir. Yılan bile deri değiştirirken zorlanır.
(son bir yorumum daha var!)
Bu uğurda birçok yaralı ve ölen insan kardeşlerimiz var, onların bu uğurdaki ölümleriyle biz yeni yaşamı kavrıyoruz: bir insanın hiç tanımadığı ama gönül dostu olduğunu bildiği insan kardeşleri için ölmesinden daha büyük bir sevgi yoktur! Ben Türk'üm kahvemin altına koyuyorum bu sevgiyi, ordan başka biri paylaşıyor aynı olayı Teksas'lı şapkasının altına gizliyor bunu, Koreli suşisinin içine koyuyor. Hayır. Biz bu ruhta Gezi Parkı'na kaya olmaya çağrıldık! Ama hala Çarşı'yız, Fener'iz, Mehmet'izdiyoruz... yani yeni bir ünvan almaya daha uzun bir yolumuz var! Bu ikisi arasında sıkışıyoruz şu an farkındaysanız. İçimizle dışımızın aynı olması bir süreçtir. Bizi bu ruh sarmalamadıkça inişlerimiz ve çıkışlarımızı algılayamıyoruz. Dindarlar pasif olanlardır. "Kul efendisinin ne yaptığını bilmez" görüşü bunu yansıtan bir düşüncedir. Eğer bu yakalanan Ruh bizden yansımıyorsa, biz de aktif değiliz demektir.
YanıtlaSil-- Bu enerji ne zaman? Hem durma, hem ilerleme anında. Evde başka dışarda başka değil! Bir misafirliğe gittiğimizde havalıyız, oraya neden kendimiz gibi gitmiyoruz. "Artık her yer Gezi" demek budur! Facebook'ta o gün olanları izlerken 100 kilo çekirdek yiyorsak, orda bir sorun var demektir. Bu kainat sistemine yani bu gerçeğin Ruh'una bağ ile gelişecek bir şey. Bu gidişatı durdurabilme ve sisteme bağlılık aynı şey aslında.
-- Şu an Türkiye Gezi Parkı'na Taksim'de olmasa bile oldukları yerde giderek aslında bir ruh göçü yaşıyor. Bu göç sırasında buluşma çadırı ordugahın, yani diğer kavimlerle sizin bağ kurma alanınız bütün insanlarla bir bağ kurma alanı olmalı. Filtremiz Taksim Gezi'deki bu düşüncenin korunduğu "buluşma çadırımız" olsun demek istiyorum. Önce burdaki insanları bir konaklama düzenine getirmeliyiz, konaklama düzeni bir durduma sistemidir. Sancağımız ise kainat sistemine bağ sistemidir. "Sancağın ne?" demek aslında "Sen kimsin? demek. Birileri bize Ahmet, Mehmet gibi bir isim vermiş, biz o zannediyoruz kendimizi. Oysa şu an bütün dünya bizimle yarattığımız bu yeni sancak altında buluşmak istiyor. Onun için bir kendimizden çıkmamız lazım. Ortalıktaki buluşma çadırında, yani Gezi Parkı'nda buluşmak istiyor bizimle kainat! Kendi içimizde aydınlanmadan etrafla iletişimimiz bile yok. Ben bir filmci olarak yıllardır, bu aydınlanmayı gerek çektiğim filmlerimle olsun, gerek düşüncelerimi sosyal medyada paylaşarak herşeyin bu bazda yenilenmesine gayret ediyorum, çünkü gerçek olan ancak o zaman, bugün herkese Gezi Parkı'nın gözüktüğü gibi, bir anda gün gibi gözükecektir. Ve kimse artık "Gezi Parkı'nda ne oluyor?" diye sorma gereği bile duymayacaktır. Bu gerçeklari herkes içindeki ruh sayesinde biliyor zaten. Sadece şimdi bu ruh bu hareketle bir beden buldu ve aramızda bir söz oldu. Aynı düzende kalkın, konakladığınız gibi bir tek bu bayrak altında yürüyün. Gezi Parkı'nda konaklamak frene basma sistemini ayarlamak demektir. Durdurabilmek sistemini, yaşam felsefesi edinebilmektir. Herkese esenlik olsun,
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSildirenişe destek veren tüm sendikalar, partiler, stk'lar ittifak yapsın.
YanıtlaSilbir konsensus oluşturulsun ve ortak bir bildiri yayınlansın ve desin ki
"çarşamba günü geri çekileceğiz,
eğer gezi parkında tek bir ağaca zarar gelirse, akm yıkılırsa tekrar misliyle geliriz."
partilerin direnişi sahiplenmesine izin vermeyin.
yabancı medyanın türk baharı gazına gelmeyin.
bölücülere fırsat vermeyin.
sosyal medyadaki toplum mühendislerinin kuklası olmayın.
orduyu göreve çağırmayın.
kamu malına zarar vermeyin.
burası demokratik bir ülke bu bir demokrasi savaşı, cevabımızı sandıkta verelim.
bu bir halk direnişidir. bu bir şiddet direnişi değildir, bu bir barış direnişidir.
http://img209.imageshack.us/img209/355/blt1taocaaeugl9jpglarge.jpg
https://twitter.com/sezaist/status/341176659354992640/photo/1
https://twitter.com/YigitNusret/status/340970998809649152
https://fbcdn-sphotos-d-a.akamaihd.net/hphotos-ak-ash3/600511_480790915333806_926381510_n.jpg
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilSosyal medyada ve kendi çevremde devrim aşkı ile yanıp tutuşan birçok insan görüyorum..Devrim, kan demektir arkadaşlar, ve bana göre bıçak kemiğe dayanmadıkça ilk seçenek olmamalıdır. Olaylar kontrolden çıkar yahut başarılı bir provakasyon gerçekleşirse, ilk gerçek kurşun atıldığında ok yaydan çıkar ve çok acılı bir döneme gireriz..İnsanlar ölmeye başlar.. Hangimiz bir yakınımızın, sevdiğimizin ya da tertemiz bir gencin ölmesini isteriz? Söylediklerim yanlış anlaşılmasın, ülkemizde vatanı, milleti, inandığı değerleri, çocukların ve gençlerin geleceği için türlü acılara katlanabilecek ve hatta canını feda edebilecek binlerce, on binlerce insan yaşamaktadır..Ama bu son çare olmalıdır. Ancak başka hiçbir yol görünmüyorsa, her yer karanlıksa düşünülebilir.
SilBiz sanki gezi parkını aldık, geri adım attırdık, projeyi iptal ettirdik te, hükümeti istifaya zorlayacağız..Bu hükümet istifa falan etmez arkadaşlar..Gözler kibirden kör olmuş görmüyor musunuz?..Ölür de istifa etmez değil, öldürür de etmez.
Burada hiç kimsenin, olayın 3-5 ağaç meselesi olduğunu düşündüğünü sanmıyorum..Gezi Parkı bir sembol haline gelmiştir, bir sancak gibi..İlk iş bu sancağı o parkın ortasına dikmektir..O sancakta "Bu ülkeyi dilediğiniz gibi yönetemezsiniz" yazar ve orada dalgalanmaya devam eder..Bu başarılabilirse yani halk, Gezi Parkı'nı yok etme projesini durdurabilirse bu zaten başlı başına bir zaferdir.Yukarıdaki yazı işin buraya kadar olan kısmını anlatmaktadır..Zaten kendilerinin de dediği gibi, olayların yanlış yönlere gitmesinden endişe edilerek kaleme alınmış bir krokidir, harita değildir..Ben şahsen yazının samimiyetine inanıyorum.
Gayet iyi biliyorum ki, birçok arkadaşım halkın kendi içerisinde yeniden yakaladığı bu birlik beraberlik duygusunun, yıllardır hayal edilen tek yürek olma heyecanının sönmesinden korkuyor ve bu yüzden ortaya çıkan bu dalganın büyüyerek ilerlemesini ve önüne çıkan her engeli yerle bir etmesini diliyor..Bu mümkün, tarihte birçok defa gerçekleşti, ama hiçbirinde yerle bir olan sadece engeller olmadı..
Ben, parlayan bu kıvılcımın söneceğini düşünmüyorum, çünkü dikilen sancak orada dalgalanıyor olacak, ve gösteriler süresince Türkiye'nin her yerinde şiddete,zulme uğrayan arkadaşlarımızın hesabı sorulacak, kendi vatandaşına düşmanca saldıranlar hesap verecek..Bu, toplumun her kesiminde haksızlığa uğrayan insanlar için ayak izi olacak..Bu noktada sivil toplum kuruluşları, sendikalar devreye girmeli, hareket kamuya yansımalı, grevler başlamalıdır. Türkiye'nin bir bütün olduğu, bir yarısı olmazsa diğer yarısının işlevsiz kalacağı hissettirilmelidir..Verilen mesaj sadece iktidara değil tüm siyaset alemine gidecek..Unutan olursa Gezi Parkı'ndaki sancağın üzerinden okuyacaklar:
"Bu ülkeyi dilediğiniz gibi yönetemezsiniz..Halk yönetir!"
Benim inandığım yol budur arkadaşlar. Belki yavaştır ama çok daha sancısız ve kalıcıdır..Halk kendi kıymetini ve gücünü hissetmeli, herhangi bir ülkeyi yürüten yakıtın, kendisi olduğunu farketmelidir. Bu farkındalık bir hazinedir, servettir; miras bırakılabilir. Halk ancak bu şekilde gerçek anlamda özgür olabilir. En büyük devrim kafaların içinde, bilinçlerde gerçekleşir..